"… Turklerin bize hakli olarak yonelttikleri tenkitlerin baslicasi, kirli olusumuzdur. Ispanya'da omru boyunca iki kere yikanmis hicbir kadin ve erkek yoktur. Turk hamamlarinda cok su harcanir. Dunyada Istanbul kadar cesmesi olan hic bir sehir yoktur, her sokakta muhakkak bir cesmeye rastlanir."
Inanilmaz degil mi?.. Ama inanin bunlar dogru…
Bu garip durum Ispanya'ya has bir sey de degil ustelik, o donem Avrupa'sinda yasanan siradan bir vaka. Sebebi ise o donemki doktor ve din adamlarinin Avrupa toplumu uzerinde biraktigi etki, daha dogrusu baskilarin bir sonucu.
Zira o donem doktorlar banyoyu tavsiye etmedikce yikanmanin saglik acisindan tehlikeli oldugu inanci yaygindi. "Gunluk Saglik Bakimi" isimli kitabin yazari olan doktor John; "Kulaklara kacirmamak sartiyla basinizi yikayabilirsiniz." diyordu. Fakat Jean de Renoe adli baska bir doktor ise ayni fikirde degildi. "Ellerinizi yikayabilirsiniz. Ayaklarinizi da yikamanizda bir mahzur yoktur. Fakat basa su surmek, son derece tehlikelidir. Unutmamalidir ki basa surulen su, her turlu derdin kaynagidir." gorusunu savunuyordu.
Bu gibi konularla yakindan ilgili bir yazar olan Theophrashe Renaudot da bir kitabinda ayni konuya temas etmisti: "Doktorlar tavsiye etmedikce banyo yapmak sadece luzumsuz bir hareket degil, tehlikelidir de… En buyuk zarari da mustakbel annelerin karinlarindaki hayat meyvelerini yok etmesidir."
XVI. yuzyilda Aziz Benedik, dindarlara ve ozellikle genclere; "Banyo, ancak bazi durumlarda izne tâbidir." diye seslenirken,
Aziz Francis ise; "Yikanmamis vucut dindarligin isaretidir." seklinde sozler ediyordu. Ispanya Kralicesi Izabel, hayat boyu sadece 2 defa, biri dogumunda ve digeri gerdege girerken banyo yapmis olmakla ovunuyordu.
Iste su dan bu denli korkuldugu donemde Avrupa toplumunda pislik almis basini gidiyordu. Oyle ki uzun suredir yikanmayan, hatta silinip temizlenmeyen insanlar, uzerlerindeki pis kokuyu ortmek icin agir parfumler kullaniyorlardi.
Hacli Seferleri sirasinda Muslumanlarin hamamlarini taniyan Hiristiyanlar, ulkelerine donduklerinde bu fikri Avrupa'da canlandirmaya calistilar.
Nihayet bu karanlik donem Pasteur'un saglik kurallarina verdigi onemden sonra duzelmeye basladi. 19. yuzyila gelindiginde temizlikle ilgili onemli adimlar atildi Avrupa'da. 1860'ta, Londra'da sayisi 10 olan halka acik yikanma evlerinin sayisi artirildi. Bu hareket Amerika'ya da yayildi.
Avrupa'da butun bunlar olurken, Osmanli Imparatorlugunun en ihtisamli zamaninda, sehrin her mahallesinde sicak ve soguk banyolari, cesmeleri, kubbeli mermer odalariyla, haftanin belirli gunlerinde de sadece kadinlara acik olan bir hamam mutlaka bulunurdu. Evliyâ Celebi'nin aktardigina gore, 17. yuzyilda Istanbul'da 4 536 ozel hamam ve 300 adet halka acik hamam bulunuyordu. Bu durum yabanci seyyahlarin da dikkatini cekmis olacak ki; yazdiklari seyahatnâmelerde bu konuya sIk sIk degindiler. M. de Thevenot 1665 yilinda Paris'te yayinladigi "Relation d'un voyage fait an Levant" isimli eserinde, "Turkler cok yasarlar ve az hasta olurlar. Bizim memleketlerdeki bobrek hastaliklari ve daha bir suru tehlikeli hastaliklarin hicbirini bilmezler. Oyle zannediyorum ki, Turklerin bu mukemmel sihhatlerinin baslica sebeplerinden biri de sIk sIk hamama gitmeleri ve yiyip icmedeki itidalleridir. Cunku az yemek yerler, Hiristiyanlar gibi karma karisIk seyler yemezler, icki âlemleri yapmazlar ve daima idman yaparlar." der. Uzun yillar ulkemizde kalan bir baska seyyah Edmondo de Amicis, 1883 yilinda Paris'te yayinladigi "Constantinople" isimli eserinde temizlikle ilgili olarak Turkler hakkinda sunlari yazar: "… Yuzler, eller, ayaklar tertemiz, yamali kiyafet pek az ve hele kirlisi hemen hic yok…"
"Yıkanmayı Türkler Öğretti" Hakkındaki Yorum Sayısı 0 yorum