Tıp Dersleri
Osmanlı Türkleri diğer ilmî müesseselerde olduğu gibi sıhhî müesseseler açmak ve sıhhî işlerle meşgul olanları himaye etmek suretiyle sağlık işlerine ehemmiyet vermişler ve dışardan gelmiş olan tabibleri teşvik eylemişlerdir; meselâ Geredeli İshak bin Murad ile Amasya hastahânesi başhekimi Sabuncuoğlu Şerefeddin ve Candaroğlu İsmail Bey'in himayesinde yetişerek sonra II. Sultan Murad adına 841 H. 1437 M.'de Zahîre-i Muradiye isimli Türkçe ayrıntılı bir tıp kitabı yazmış olan Sinoplu Mümin bunlardandır.
873 H. 1468 M. de Amasyalı Sabuncuoğlu Şerefeddin bin Ali bin Hacı İlyas'ın okuduğu kitaplarla tecrübelerine dayanarak 17 bab üzerine telif ettiği tıp kitabı dahilî ve haricî tedavi yollarını göstermektedir. Keza şair Ahmedî'nin kaleme aldığı Tervihü'l-ervah isimli tıp kitabı XV. yüzyıl ortalarına doğru yazılmıştır.
Osmanlı devleti hariçten kendisine iltica eden veya herhangi bir suretle gelen tabiblere de fazlasıyla hüsn-i kabul göstermiştir; meselâ Timurlulardan Ebu Saîd'in tabibi Kutbeddin Ahmed (vefatı 903 H. 1497 M.) efendisinin, Uzun Hasan'a esir düşüp, katlinden sonra (1469 M.) Osmanlıların yanına gelmiş ve kendisine büyük bir teveccüh eseri olarak yevmî 500 akçe üzerinden maaş tahsis edilmiş ve bundan başka her ay 20.000 akçe gibi yüksek bir para verilmiştir; bu rağbet dışarıdan bir hayli tabibin gelmesine vesile olmuştu ki Şirvanlı hekim Şükrullah, Hoca Ataullah, Hekim Lârî, Hekim Arap, Tebrizli Kemal bu suretle gelip yerlermişlerdir; bunlardan Hekim Arap, Rumeli'de uç beylerinden meşhur İshak Bey oğlu İsa Bey'in özel doktoru olup Fatih Sultan Mehmed bunun ustalığını duyduğu için yanına çağırtıp alıkoymuştur.
Bu tabiplerden başka tıpla meşgul olan Altunîzade (vefatı XV. yüzyıl sonları ) aynı zamanda operatörlük yapabilecek kudrette idi; bunun idrar darlığı sebebiyle kendi hocasına sonda ameliyatı yaparak muvaffak olduğunu Şakayik yazıyor.
İzmitli Muhyiddin Mehmed (vefatı 910 H. 1504 M.) Amasyalı Tabib Mehmed bin Lutfullah ve Hacı Hekim (vefatı 913 H. 1507 M.)Kaysunîzade Bedreddin (vefatı 920 H. 1514 M.) Sinaneddin Yusuf (vefatı 951 H. 1544 M.) lügatten Bahrü'l-garâib ve Tıptan Kasımiyye müellifi Amasyalı Halimî (vefatı 882 H. 1478 M. den sonra) tıb, riyaziye ve edebiyatta şöhreti olup Teshîl adlı eserini yazan Perviz Abdullah (vefatı 978 H. 1570 M.) ve Tabib Tebrizli Kemal'in oğlu olup mesanedeki taşlara dair Türkçe bir eser yazmış olan Ahi Ahmed Çelebi (vefatı 930 H. 1523 M.) bu tarihlerde yetişmiş olan belli başlı tabiblerdendi; bunlardan Muhyiddin Mehmed, Hacı Hekim, Kaysunîzâde ile Sinaneddin Yusuf ve Ahi Çelebi hekimbaşılıkta bulunmuşlardır.
Yukarıda adı geçen âlimlerden Mehmed bin Lütfullah'ın II. Bayezid'in oğlu Amasya valisi Şehzade Ahmed adına müfredat-ı tıb tarzında Arapça bir eseriyle kendisini himaye eden Müeyyedzade Abdurrahman Efendi namına da yine Arapça 17 fasıl üzerine mafsal hastalıklarına dâir diğer bir eseri vardır. 911 H. 1505 M. de Cerrah İbrahim tarafından Yunanca aslından tercüme edilmiş olan Alâim-i Cerrahîn ve 967 H. 1559 M.'de vefat eden İlyas bin İsa'nın Müfredat isimli eserleri de XVI. yüzyılın ilk yarısına aittir; ulemadan Atufî Hayreddin'in de (vefatı 948 H. 1541 M.) Hıfzü'l-ebdan isimli bir eseri vardır.
Osmanlı Türkleri diğer ilmî müesseselerde olduğu gibi sıhhî müesseseler açmak ve sıhhî işlerle meşgul olanları himaye etmek suretiyle sağlık işlerine ehemmiyet vermişler ve dışardan gelmiş olan tabibleri teşvik eylemişlerdir; meselâ Geredeli İshak bin Murad ile Amasya hastahânesi başhekimi Sabuncuoğlu Şerefeddin ve Candaroğlu İsmail Bey'in himayesinde yetişerek sonra II. Sultan Murad adına 841 H. 1437 M.'de Zahîre-i Muradiye isimli Türkçe ayrıntılı bir tıp kitabı yazmış olan Sinoplu Mümin bunlardandır.
873 H. 1468 M. de Amasyalı Sabuncuoğlu Şerefeddin bin Ali bin Hacı İlyas'ın okuduğu kitaplarla tecrübelerine dayanarak 17 bab üzerine telif ettiği tıp kitabı dahilî ve haricî tedavi yollarını göstermektedir. Keza şair Ahmedî'nin kaleme aldığı Tervihü'l-ervah isimli tıp kitabı XV. yüzyıl ortalarına doğru yazılmıştır.
Osmanlı devleti hariçten kendisine iltica eden veya herhangi bir suretle gelen tabiblere de fazlasıyla hüsn-i kabul göstermiştir; meselâ Timurlulardan Ebu Saîd'in tabibi Kutbeddin Ahmed (vefatı 903 H. 1497 M.) efendisinin, Uzun Hasan'a esir düşüp, katlinden sonra (1469 M.) Osmanlıların yanına gelmiş ve kendisine büyük bir teveccüh eseri olarak yevmî 500 akçe üzerinden maaş tahsis edilmiş ve bundan başka her ay 20.000 akçe gibi yüksek bir para verilmiştir; bu rağbet dışarıdan bir hayli tabibin gelmesine vesile olmuştu ki Şirvanlı hekim Şükrullah, Hoca Ataullah, Hekim Lârî, Hekim Arap, Tebrizli Kemal bu suretle gelip yerlermişlerdir; bunlardan Hekim Arap, Rumeli'de uç beylerinden meşhur İshak Bey oğlu İsa Bey'in özel doktoru olup Fatih Sultan Mehmed bunun ustalığını duyduğu için yanına çağırtıp alıkoymuştur.
Bu tabiplerden başka tıpla meşgul olan Altunîzade (vefatı XV. yüzyıl sonları ) aynı zamanda operatörlük yapabilecek kudrette idi; bunun idrar darlığı sebebiyle kendi hocasına sonda ameliyatı yaparak muvaffak olduğunu Şakayik yazıyor.
İzmitli Muhyiddin Mehmed (vefatı 910 H. 1504 M.) Amasyalı Tabib Mehmed bin Lutfullah ve Hacı Hekim (vefatı 913 H. 1507 M.)Kaysunîzade Bedreddin (vefatı 920 H. 1514 M.) Sinaneddin Yusuf (vefatı 951 H. 1544 M.) lügatten Bahrü'l-garâib ve Tıptan Kasımiyye müellifi Amasyalı Halimî (vefatı 882 H. 1478 M. den sonra) tıb, riyaziye ve edebiyatta şöhreti olup Teshîl adlı eserini yazan Perviz Abdullah (vefatı 978 H. 1570 M.) ve Tabib Tebrizli Kemal'in oğlu olup mesanedeki taşlara dair Türkçe bir eser yazmış olan Ahi Ahmed Çelebi (vefatı 930 H. 1523 M.) bu tarihlerde yetişmiş olan belli başlı tabiblerdendi; bunlardan Muhyiddin Mehmed, Hacı Hekim, Kaysunîzâde ile Sinaneddin Yusuf ve Ahi Çelebi hekimbaşılıkta bulunmuşlardır.
Yukarıda adı geçen âlimlerden Mehmed bin Lütfullah'ın II. Bayezid'in oğlu Amasya valisi Şehzade Ahmed adına müfredat-ı tıb tarzında Arapça bir eseriyle kendisini himaye eden Müeyyedzade Abdurrahman Efendi namına da yine Arapça 17 fasıl üzerine mafsal hastalıklarına dâir diğer bir eseri vardır. 911 H. 1505 M. de Cerrah İbrahim tarafından Yunanca aslından tercüme edilmiş olan Alâim-i Cerrahîn ve 967 H. 1559 M.'de vefat eden İlyas bin İsa'nın Müfredat isimli eserleri de XVI. yüzyılın ilk yarısına aittir; ulemadan Atufî Hayreddin'in de (vefatı 948 H. 1541 M.) Hıfzü'l-ebdan isimli bir eseri vardır.
"Osmalıda Tıp" Hakkındaki Yorum Sayısı 0 yorum