Tarih Sayfaları

Osmanlıda Müzecilik

Gönderen BlogMan 31 Ocak 2010

Osmanlıda Müzeciliğin Başlangıcı
• Osmanlı döneminde ilk müzecilik çalışmaları bugünkü müze kavramıyla aynı olmasa da ve müze adı geçmese de 1845-46 yıllarında İstanbul’a gelmiştir. 1830’lu yıllarda Harbiye Nezareti’nde Tophane-i Amire müşiri olan Fethi Ahmet Paşa Darü’l Esliha’daki koleksiyonları barındıran Harbiye Ambarı’ndan sorumluydu. Koleksiyonlardan söz eden en eski belge, Harbiye Ambarı’ndaki eski silahların ve çeşitli tarihi nesnelerin düzenlenilerek yerleştirilmesi için bir mekan tahsis edilmesi önerisini içerir; bu belgeye göre Harbiye Ambarı’ında, insan ve hayvan suretlerinin tasvir edildiği eski eserlerin düzenlenerek yerleştirildiği bir müze zaten mevcuttu. Ahmet Fethi Paşa, eski bir kilise olan Aya İrini’nin alanını ikiye bölerek koleksiyonları bu bölmelere yerleştirdi. İç avlunun sağında, üzerinde “ Mecmua-i Esliha-i Atika ( eski silah koleksiyonu ) “ yazılı mermer giriş, Harbiye Ambarı’nda bulunan eski silah ve zırh koleksiyonuna açılıyordu. Bu girişin karşısındaki, üzerinde “ Mecmua-i Asar-ı Atika ( eski eser koleksiyonu ) “ yazılı giriş ise, Helen ve Bizans dönemlerine ait eserlerin bulunduğu bölüme açılıyordu. Eserlerin yerleştirilmesi için seçilen Aya İrini de rast gele seçilen bir mekan olmayıp tamamen ideolojik sebepler taşımaktadır. Eski kilise bulunduğu yer itibariyle hem saraya yakın ve içinde hem dışarıya yani halka yakındır. Yani hem ele geçiren kültürü hem de ele geçirilen kültürü yansıtmaktaydı. Kilisedeki eserleri padişah kendi dışında özelliklede gerileme döneminde güç gösterisi olarak, yurt dışından gelen elçiler, konsoloslar vs. görebilmekteydi.

• 1870’lerde Aya İrini burada bulunan eserler artık mekana sığmadığı için yine sarayın bahçesinin içinde bulunan Çinili Köşk’e taşınmıştır.15. yy.’da 1873 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılan bu köşk erken Osmanlı dönemine aittir. Binanın içindeki çiniler müzeye dönüştürülme esnasında üzerleri sıvayla kapatılıp tahrip edilmiştir. Ayrıca devasa bir giriş eklenerek yapı deforme edilmiştir. Böylece Osmanlı döneminde kurulan bu yapı biçimsel olarak Avrupa’da ki örneklerine benzeyen bir müze halini almıştır. 1876’da “ Müze-i Humayun “ adını alarak halka açılıştır.


• Bir İngiliz olan E. Gold Galatasaray Lisesi’nde öğretmenlik yapmaktayken 1869’da Müze-i Humayun’un başına müze müdürü olarak atanır. Gold Avrupalı olmak dışında müze yönetimi için gereken niteliklerden hiçbirini taşımamaktaydı. Ali Paşa’nın 1871’de ölmesi üzerine Sultan Abdülaziz, devleti Tanzimatçılardan kurtarmak amacıyla Mahmut Nedim Paşa’yı göreve getirir. O da derhal Ali Paşa’nın göreve getirdiği kişilerin hepsini görevden alır; bu kişilerin içinde E. Gold’da vardır. Sadrazam müze müdürlüğü makamını da kaldırır ve koleksiyona göz kulak olması için Terenzio isimli bir ressamı görevlendirir ancak kendisine resmi bir unvan verilmez.

• Bu olaylardan yalnızca bir yıl sonra, Mahmut Paşa, koltuğunu Tanzimat’ın en önemli reformcularından biri olan Mithat Paşa’ya kaptırır. Mithat Paşa’nın döneminde, Tanzimat’ın coşkulu bir taraftarı ve Fransız kültürü hayranı olan yeni maarif nazırı Ahmet Vefik Efendi, müzeyi kısa bir sürede yeniden hizmete açar ve Alman Anton Philip Déthier’i müze müdürlüğüne getirir. E. Gold’dan farklı olarak Déthier, Berlin Üniversitesi’nde tarih, klasik dönem, filoloji, arkeoloji ve sanat tarihi alanlarında eğitim görmüştü ve 1872’den 1880 yılında ölene dek müze müdürlüğü yapmıştır. Déthier’in ilk yaptığı işlerden biri, tarihi eser trafiğini düzenleyen bir “ Nizamname ( eski eser koruma kanunu ) “ çıkarılmasını sağlamak olmuştur. Ancak bu Nizanname ilk bakışta Osmanlıya ait eserleri korumak amaçlı yapılmış görünmekle birlikte uzun vadede çok zarar vermiştir. Örneğin “ Osmanlı toprakları üzerinde bulunan tarihi eserlerin 3/1‘i devletin 3/1’i toprak sahibinin 3/1’i de bulanındır “ diye belirtilen madde tarihi eserlerin yurt dışına götürülmesine neden olmuştur. Çünkü bu maddeden faydalanmak isteyen yabancılar Osmanlı topraklarından arazi satın alarak çıkan eserlerin 3/2’sine sahip oldukları için pek çok eseri yurt dışına çıkarmışlardır.

• 1881’den sonra müze müdürlüğüne Osman Hamdi atanmıştır ve Türk müzeciliğinde ikinci dönem başlamıştır. Fethi Ahmet Paşa’dan sonra ilk müdürlük yapan Türk Osman Hamdi’dir ve batılı anlayışıyla bir müzecilik yapmıştır. Şu anda bulunan lahitlerin neredeyse tamamı onun zamanında çıkarılmış ve müzeye dahil edilmiştir. Hatta daha sonra kurulacak olan Arkeoloji müzesi ( 1891 ) de ilk olarak bu lahitlerin konulması için yapılmıştır.

• Çinili köşk bir süre sonra dar gelmeye başlayınca, içindeki eserler Süleymaniye Külliyesine taşınıyor. 1983’te de bugün ki yerine yani İbrahim Paşa Sarayı’na taşınıyor.

• Yüzyılında başında ise durum şöyledir; Bursa’da, Konya’da müze şubeleri açılıyor ve Cumhuriyetin ilanına kadar bu durum devam ediyor. Şubelerin açılma sebebi öncelikle, eserlerin çıkarıldıkları yerlerde korunmak istenmesidir. Ayrıca arkeoloji müzesi dar gelmeye başlamaktadır ve taşınmayı engellemek için şube açma yöntemine gidilmiştir. Bu durum Cumhuriyet sonrasında da devam etmiştir. Eserler bulundukları yerde kalıyor ve oradaki müzeye dahil ediliyorlardı. Ayrıca şubeler açmak Anadolu kültürünün sahiplenilmesi amacıyla da uygulanmıştır.

• Cumhuriyetten sonra müzecilik anlayışı Batılı anlayışa dönmüştür. Resim-heykel müzesi buna bir örnektir.


Hazırlayan: Orçun Aksakal

"Osmanlıda Müzecilik" Hakkındaki Yorum Sayısı 0 yorum

Yorum Gönder

Linkwithin

Related Posts with Thumbnails

Tarih Sayfalarında Konu Paylaşılmıştır...

Etiketler

12 Eylül Abide Şahsiyetler Adnan Menderes AkŞemseddin Alp Arslan Antlaşmalar Ashab-ı Kiram Asr-ı Saadet Atatürk Atatürk Yazı Atatürk'ün Konuşmaları Barbaros Hayreddin Paşa Burak Reis Cahiliye Dönemi Cezzar Ahmet Paşa Cumhuriyet Tarihi Cumhuriyet Yönetimi Çanakkale Savaşı Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa Dumlupınar Edebiyat Ermeni Meselesi Ertuğrul Gazi Ficar Savaşları Fil Vakası Gazi Osman Paşa Haritalar Hasan Tahsin Haşimiler Hicaz Demiryolu Hocali Katliami Hz Ömer R.a Hz Peygamberimiz s.a.v I. Kılıç Arslan İslam Tarihi İstanbulun Fethi İstiklal Savaşı Kanuni Sultan Süleyman Kaptan-ı Deryalar Karapapak Mihrali Bey Kaymakam Kemal Bey Kaynakçalar Kıssadan Hisse Kurtuluş Savaşı Kuyucu Murat Paşa Malkoçoğulları Mehmet Akif Ersoy Mehter Melikşah Milli Cemiyetler Milli Mücadele Nizamname Orhan Gazi Osmalıda Sosyal Müesseseler Osman Gazi Osmanlı Alimleri Osmanlı Kaynakça Osmanlı Kronolojisi Osmanlı Paşaları Osmanlı Şeceresi Osmanlı Tarihi Osmanlıda Bilim ve Sanat Osmanlıda Kurumlar Osmanlıdaki Akıncılar Osmanli Osmanli Sultanlari Piri Reis Röportaj Sahabe-i Kiram Sarıkamış Savaşlar ve Cepheler Slayt Sultan Abdülaziz Sultan Abdülmecid Sultan I. Abdülhamid Sultan I. Ahmed Sultan I. İbrahim Sultan I. Mahmud Sultan I. Mehmed Çelebi Sultan I. Murad Sultan I. Mustafa Sultan II. Abdülhamid Sultan II. Ahmet Sultan II. Bayezid Sultan II. Mahmud Sultan II. Murad Sultan II. Mustafa Sultan II. Osman (Genç Osman) Sultan II. Selim Sultan II. Süleyman Sultan II.Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) Sultan III. Ahmed Sultan III. Mehmed Sultan III. Murad Sultan III. Mustafa Sultan III. Osman Sultan III. Selim Sultan IV. Mehmed Sultan IV. Murat Sultan IV. Mustafa Sultan V. Mehmed Reşat Sultan V. Murad Sultan Vahideddin Şehit Tarhuncu Sarı Ahmed Paşa Tuğrul Bey Türk Türk Beyleri Türk Beylikleri Türk Devletleri Türk Sultanları Türk Tarihi Uzun Hasan Vezir Yavuz Sultan Selim Yedi Sekiz Hasan Paşa Yıldırım Beyazıd

Archive

Bu blogda yazılan her yeni yazıdan gününde haberdar olmak ister misin?
Cevabın evet ise sana e-posta aboneliğini önerebilirim. Böylece her yeni yazı için posta kutunuza mail düşecektir.

E-posta adresinizi yazın:

Tarih Sayfaların'da yayınlanacak yeni yazılar e-mail adresinize gelsin.

Post Link

İzleyiciler